Yüklüyor...
Buradasınız:  Giriş  >  Zavallı bir yok oluş  >  Okumakta Olduğunuz Yazı

ZAVALLI BİR YOK OLUŞ 4

Yazar:    /  20 Mart 2019  /  ZAVALLI BİR YOK OLUŞ 4 için yorumlar kapalı

    Yazdır       Email

Hikayemizde David’in çektiği acılar da önemli. Her ne kadar uzun zamandır görüşmüyor olsalar da, eninde sonunda Ted’in kardeşiydi.. O zamanlar 47 yaşında olan David için en acı veren gerçek, abisini demir parmaklıkların arkasına yollamış olması ve daha da beteri belki de bu işin sonunun elektrikli sandalyede bitebilecek olması ihtimaliydi.

Sacramento hapishanesine konulduktan sonra, David ile ya da anneleri Wanda ile görüşmeyi reddetmiş. 30 yıl boyunca Montana’nın vahşi ortamında, bir kulübede bir münzevi gibi yalnız başına yaşamış bu adamın, yeni ortamı ile nasıl başa çıkacağını düşünüp üzülmekte olduğundan bahsetmiş David. Gürültüden her zaman aşırı bir rahatsızlık duyan Ted’in bu yeni ortamda çok acı çekecek olduğunu düşünüyor. Ölenlerin aileleri için içtenlikle üzülmesine karşın, kendi kardeşi için de üzülmekten kendini alamıyor. ‘Düşündüğüm her dakika içimi bir pişmanlık kaplıyor. Onun acı çekiyor olmasından dolayı derin üzüntü duyuyorum. Öte yandan, bundan başka bir şey de yapamazdım. Engellenebilecek olmasına karşın bir kişinin daha bir bombalama sonucu ölmesi halinde bu gerçekle yaşayamazdım.. Bile bile buna engel olmamayı düşünemezdim.’ David’i içten içe rahatsız eden bir diğer gerçek de, belli aralıklarla kardeşine yolladığı paralarla, aslında bazı bombaları finanse etmiş olması ihtimali..

David, 1969 yılında, arazi almak amacıyla Montana’ya gittikleri sırada yaptıkları uzun konuşmaları anımsıyor.. Theodore, bu konuşmalarda, özellikle teknoloji yoluyla kültürün yanlış bir yola saptığını anlatmış. Bu konuşmadan bir yıl sonra, 23 sayfalık bir metin yazmış, bu metinde bilimsel gelişmenin durdurulmasını istemiş, ayrıca David’e tüm bu tarz gelişmelere yol açan araştırmalara yapılan devlet yardımlarının kesilmesini amaçlayan bir organizasyon kurmayı önermiş.

Kaczynski’ye karşı önemli kanıtlardan biri olarak kullanılan bu eski metinde ‘teknolojik gelişmenin insan özgürlüğünü kısıtlayıp tehdit eder nitelikte olmaya başlaması söz konusu edilmekte.

Unabomber’ın gazetelerde yayınlanmış olan anarşist manifestosunu okuyan David, eski metni okumasının üzerinden 25 yıl geçmiş olmasına karşın, çok benzer cümleleri anımsadı, Endüstri devrimini eleştiren manifesto, bunun insan türü için bir felaket olduğunu ve bilimsel gelişmenin bedeli ne olursa olsun muhakkak durdurulması gerektiğini söylüyordu. Toplumun yeniden doğaya dönmesinin şart olduğu da ekleniyordu.

Bütün bunları okuyan David, Theodore’un bir zamanlar kendilerine yazmış olduğu mektuplardaki keskin ifadeleri ve fikirleri gördü ve şaşırtıcı benzerlikle irkildi. Tabii konu sadece yazının teması değildi, Theodore’un kullandığı bazı özel kelimeler, dizilişler, ve cümle yapıları.. herşey bu yazının yazarının kardeşi olduğu konusunda bir inanç oluşturmaya başlamıştı kafasında. ‘Gerçekten, onun cümleleriydi, onun katı metodolojisi vardı’ Ama özellikle arka arkaya kullanılan üç kelime çok çok dikkatini çekti, ‘Sakin düşünceli mantıkçılar’ Manifestonun başlarında şöyle bir paragraf var ‘ancak, şu da bir gerçektir ki, modern solcu felsefeciler, bilginin temellerini sistemli olarak analiz eden sakin düşünceli mantıkçılar değillerdir, onlar gerçek ve doğru olana karşı ta içlerinde duygusal bir saldırı peşindedirler.’

Bu paragrafı okuyunca David’in sırtından bir ürperme geçti, eskilerde bir zamanlar Ted kendisini, kararlarına duygu karıştırmakla suçlamış, ‘Sen sakin düşünceli bir mantıkçı değilsin’ demişti..

Evet, bu diziyi başka kim kullanabilirdi ki? Kimse! Bu ‘O’ olmalıydı…

Yine de David tereddüt ediyordu, Ted insanlar üzerinde şiddet uygulayacak birisi olamazdı.. Bunu yapamazdı. David manifestoyu birkaç kez daha okuduktan sonra, konuyu ilerletmeye karar verdi. Her ne kadar annesi kendisine daha önce ‘Acaba bu bombacı bizim Ted olabilir mi?’ demiştiyse de annelerine bir şey söylemedi.

‘Anneme bir şey söylemedim, çünkü hala Ted’in sorumlu olmadığı gibi bir umut taşıyordum içimde. Endişelenmesini istemedim, ayrıca bu konuda kendisine bir şeyler söyleyecek olsaydım, bu ona çok büyük bir azap verecekti. Karara katılmasını istemedim. Benim durumum bile, bir kardeş olarak çok çok zordu.. İnsanın kardeşinin yakalanması ve -allah korusun- idam edilmesinden sorumu olmasının yükünü bir düşünsenize.. Hele bu durumda bir annenin olmasının korkunçluğu…’

David önce bir el yazısı uzmanına gitti, bu uzman, kendisine endişelerinin yerinde olduğunu söyledi ve sonunda Bisceglie isimli bir avukata başvurmaya karar verdi. Bisceglie de bu konunun öncelikle polise aktarılması tavsiyesinde bulundu.

Önceleri, konu üzerinde çalışan ekipten bazıları, Kaczynski’nin aradıkları adam olabileceği konusunda tereddüt ettiler, ama gene de kendisini belli bir süre için göz hapsine almaya karar verdiler. Haftalar sonra kulübeyi bastıklarında, bomba yapımı ile ilgili malzemeler ve kitapların yanı sıra, bir de tamamlanmış, patlamaya hazır bomba buldular.

İlerleyen günlerde David çok üzgün ve endişeliydi:

‘Sürekli rüyalar görüyordum, pek çok sabah aklımda o kıyamet gününün duygusuyla kalkıp, kendi kendime bunun kötü bir rüya değil, ne yazık ki gerçeğin ta kendisi olduğunu söylüyordum’

Televizyonda bu münzevinin kulübesinden çıkartılışını, hırpani kılığını, görüntüsünü görmek, bir zamanlar çok da yakın olmuş olduğu ve sevdiği bu adamın çürümüş bir insan, kopuk ve izole bir kişi olmuş olması David’i yıktı..

Bu dönemde David ve avukatın tüm uğraşı, eğer ölüm cezası alacak olursa Ted’i bundan korumaya çalışmak oldu. Her ikisi de, Ted’in eletrikli sandalyeye oturtulmasının adil ve uygun olmayacağını düşünüyorlardı. Bisceglie’ye göre David’in bu işteki önemli rolü göz önüne alınmalıydı her şeyden önce. İkinci olarak Ted’in psikolojik sorunları vardı ve bu da eyalette ölüm cezalarında dikkate alınan bir unsurdu. Üçüncü olarak da, eğer Theodore’a ölüm cezası verilecek olursa, bundan sonra herhangi birisinin bir yakını, bir sevdiği herhangi bir suç işleyecek olursa, kimseler bunu polise bildirmeyecekti.

David, adaletin soğuk ve acımasız bir makine olmadığına inanmak istediğini söyledi. ‘Yapmam gerekeni yaptım, çünkü kardeşimin duygusal ve mantıki kırılganlığını ve rahatsızlıklarını göz önüne alırlar diye düşündüm. Eğer kardeşime ölüm cezası uygulanırsa, hayatımın geri kalanını cehennemde geçireceğime şüphe yok. Bir değil iki kişi cezalandırılmış olacak, ve ben bunu hak etmedim’

Unabomber’ın kısaca geçmişi böyle.. Şimdi, bir zamanların bu parlak bilim adamını, hiç tanımadığı ya da karşılaşmadığı bir takım insanları öldürmeye iten görüşleri ile ilgili detaylara göz atalım.

Facebook Comments
Paylaşmak ister misiniz?
    Yazdır       Email