Yüklüyor...
Buradasınız:  Giriş  >  Zavallı bir yok oluş  >  Okumakta Olduğunuz Yazı

ZAVALLI BİR YOK OLUŞ 7 (MANİFESTO 3)

Yazar:    /  23 Mart 2019  /  ZAVALLI BİR YOK OLUŞ 7 (MANİFESTO 3) için yorumlar kapalı

    Yazdır       Email

GELECEK

 

Bir an için endüstriyel toplumun birkaç on yıl daha yaşayacağını, sorunların giderilip sistemin çalışır durumda tutulabileceğini varsayalım. Bu nasıl bir sistem olurdu? Değişik olasılıkları değerlendireceğiz;

Önce, bilim adamlarının herşeyi insanların yapabildiğinden daha iyi başarabilen zeki makineler ürettiğini varsayalım. Bu durumda tüm işler yüksek düzeyde organize bir makineler zincirince yapılacak ve hiçbir insan emeğine gerek olmayacaktır. Bu durumda ya makineler tüm kararlarını kendileri verecekler, ya da bazı kararların alınması için insan denetimi korunacaktır.

Eğer tüm kararları makineler alacak ise, bunun sonucunda neler olacağını bilemeyiz, çünkü bu makinelerin ne şekilde karar alacaklarını kestiremeyiz. Sadece insan türünün geleceğinin bu makinelerin vereceği karara bağlı olacağına dikkatinizi çekerek bu alternatifi geçelim. İnsanların tüm kaderlerini makinelere bırakmayacak kadar deli olmadığı iddia edilebilir. Biz burada insanların gönüllü olarak gücü makinelere devredeceğinden ya da makinelerin bu gücü zorla ele geçireceğini falan söylemiyoruz. Söylediğimiz, insanın zaman içinde kendisini yavaş yavaş bu durumu kabullenir bir konumda bulması olasılığıdır, başka bir seçenek kalmamasıdır. Toplum ve gereksinimler karmaşıklaştıkça, makineler de gittikçe daha zekileşecek, insan daha fazla kararın makineler tarafından alınmasına izin verecektir. Çünkü, makinelerin aldığı karalar, insanların aldığı kararlardan daha başarılı olacaktır. Sonuçta öyle bir an gelecektir ki, artık sistemi yürütmek için gerekli kararlar öylesine karmaşık olacaktır ki, insanlar akılcı olarak bu kararları veremez duruma gelecekler ve ister istemez tüm kararları makinelere bırakmak zorunda kalacaklardır. İnsanlar makineleri kapatamayacaklardır da, çünkü bunu yapmak intiharla eş anlamlı olacaktır.

Öte yandan makineler üzerinde insan kontrolü korunabilir de. Bu durumda ortalama bir birey bazı özel makinelerini kontrol edebilir, mesela kişisel bilgisayarı, arabası vs, ancak büyük sistemlerin kontrolü çok az sayıdaki elitlerin elinde olacaktır-aynı bu gün olduğu gibi- ama iki temel farkla. Gelişmiş teknoloji nedeniyle elitler toplum üzerinde daha güçlü bir kontrole sahip olacaklardır, ve aslında insan gücüne ve emeğine gerek kalmadığı için, insanlar sistem üzerinde gereksiz bir yük, bir asalak olacaklardır. Eğer elit acımasızsa, insanlığın yok edilmesine karar verebilir. Eğer insaflı ise, tüm insanları daha az doğurmaya ve çoğalmaya ikna edecek bazı sosyal ve psikolojik propaganda çalışmaları yapabilir, ya da biyolojik bazı teknikler geliştirebilirler ki bunun sonucunda insan nesli yine sona erecek ve dünya elitlere kalacaktır. Veya, eğer elit yumuşak kalpli liberallerden oluşmaktaysa, bunlar insanlığa çobanlık etmeyi seçebilirler. Herkesin fiziksel ihtiyaçlarının karşılandığı, her çocuğun psikolojik olarak hijyenik/steril koşullarda yetiştirildiği, herkesin kendisini meşgul edecek bir hobisi olduğu ve bütün bunlara karşın mutsuz olanlar varsa, sorunlarının bir şekilde ‘tedavi’ edildiği bir sistemin kurulmasını sağlayacaklardır. Tabii, hayat öylesine amaçsız olacaktır ki, insanların içlerinde olan güç isteğini yok etmek için psikolojik ve biyolojik olarak bir işlemden geçirilmeleri gerekecektir. Bu işlemlerden geçmiş olan insanlar toplum içinde mutlu olabilirler, ancak kesinlikle özgür olmayacaklardır. Günümüzdeki evcil hayvanların durumuna indirgenmiş olacaklardır.

Eğer bilim adamları yeterli gelişmişlikte bir yapay zeka üretemezlerse, hala insan emeğine ihtiyaç olsa bile gün be gün bazı işlemler makineler tarafından yapılmaya başlanacak, böylece gittikçe artan miktarda iş gücü açıkta kalacaktır. (Bunun bu gün bile olduğunu görüyoruz zaten. İş bulamayan, entellektüel düzeyleri, ya da zeka veya ekonomik nedenlerle kendisini geliştirip belli bir konuda yetenekli hale getiremeyen insanlar kendilerini sistemde yararlı ve gerekli kılamamakta, sonuçta da iş bulamamaktadırlar. İş bulabilenlerse, gittikçe daha fazla eğitilmiş, daha yetenekli hale gelmiş, daha güvenilir, uyumlu vs olmak zorunda olacaklardır, çünkü her geçen gün daha fazla dev bir organizmanın bir hücresi gibi olacaklardır. Görevleri, gittikçe artan oranda özelleşmiş olacak, böylelikle işlerini gerçek dünyadan kopuk, gerçeğin çok çok küçük bir kısmına konsantre olarak yapacaklardır.

Makinelerin gerçek, pratik önemdeki işleri ele alması ile, insanlara daha az önemli işler düşecektir. İnsanlar birbirlerinin ayakkabılarını boyamak, birbirlerine şoförlük yapmak, birbirlerine el işleri yapmak ya da birbirlerine garsonluk yapmak gibi işlerde çalışıp kendilerini meşgul edeceklerdir. Bu bize insan türünün sona erişi olarak, son derece utanılacak, aşağılık bir bitiş olarak görünmektedir, ve korkarız pek çok insan için bu tip amaçsız, zavallı bir yaşam ilginç ve çekici geliyor olacaktır. Bir kısım insan da bu zavallılığa alternatif olarak uyuşturucular, suç, nefret grupları ve benzeri çıkışlara yöneleceklerdir.

Bir ideolojinin taraftar toplayabilmesi için karşı olduğu şeyler kadar, taraftar olduğu şeyler ve pozitif söylemleri de olmalıdır. Bizim pozitif önermemiz ‘Doğa’dır. Vahşi doğa, dünyamızdaki yaşamın insan kontrolü ve müdahalesinden bağımsız olarak işleyen bölümü. Endüstri toplumu ile doğaya şimdiye kadar verilmiş olan inanılmaz zararın açtığı yaraların iyileşmesi uzun zaman alacaktır. Endüstri toplumunun ortadan kaldırılması bu yolda atılmış en büyük ve önemli adım olacaktır.

Tarih, aktif olup, kendini adamış azınlıklar tarafından yapılmıştır, aslında tam olarak neyi istediğini bilemeyen tutarlılıktan uzak kalabalıklarca değil. Burada insanları ve sistemleri suçlamak yerine, bireyin reklam ve pazarlama endüstrisinin acımasız faaliyetleri sonucunda, aslında gerçekten gereksinim duymadığı pek çok çeri çöpü satın almak durumunda kalmış, buna karşılık da özgürlüğünün önemli bir kısmını yitirmiş bir zavallı olduğunu görmek ve göstermek gerekir.’

 

Kaczynski’nin manifestosundan aktarmaya gerek gördüğüm bölümler bu kadar. Mini dizimizde böylece burada sona eriyor. Bu yazılar toplu olarak yazılıp yollandığı için, belki bu sayıya ulaşana kadar bir takım değerli katkılar almış bile olabiliriz. Ama ben son bir yorum daha yapmak istiyorum. Her ne kadar savunduğu fikirleri güçlü bir şekilde savunuyor ve çok yerde ikna edici olabiliyorsa da, eğer insanın yerini robot alacaksa, bu durumda, robot da insandan evrilmiş, yani evrim sürecinin bir sonucu olacaktır. Bunu da göz ardı etmemek lazım. İhtimal ki, robot çağı başladığında, yaşamakta olan her bir insanın hafızası bir robottaki hafızaya yüklenecek, böylece robotlar da bir birey olacaktır. Burada eksik kalacak olan yön, şüphesiz ki duygular olacak. Tabii bir robotun hava kirliliği, kuşlar ya da böceklerin hayatı ile ilgilenmesi söz konusu olamaz.. Ayrıca çiçeklere sempati duymasını da bekleyemeyiz. Yani dünyada amaçlı yada amaçsız bir faaliyet sürse bile, bu faaliyet insandan evrimleşmiş makinelerce devam ettirilse bile, ihtimal ki, dünya üzerinde hiçbir canlı kalmış olmayacaktır. İşte bana başından beri bu diziye ‘Zavallı bir yok oluş’ dedirten de bu acı sondur…

Facebook Comments
Paylaşmak ister misiniz?
    Yazdır       Email