Hülya Odabaşı önermişti bu kelimeyi galiba..bakalım nerelere götürür bizi..
Sözlüğe bakınca, “güçlük”, “zorluk”, “sıkıntı” gibi karşılıklar çıkıyor.. Ama, insan düşününce bu açıklamalar, zayıf kalıyor “meşakkat” in karşısında. Sysiphos’u hatırlar mısınız? Hani bir günahtan dolayı, kocaman bir kayayı dağın tepesine ittirerek çıkarmak gibi zorlu bir cezaya çarptırılmıştır. Fakat, tam tepeye vardığında, her seferinde kaya aşağıya yuvarlanır ve zavallı Sysiphos yeniden başlamak zorunda kalır. İşte “meşakkat” bana biraz böyle geliyor.. Sadece zor ve sıkıntılı iş değil, biraz “başarısız olmak potansiyeli yüksek” biraz “beyhude olabilecek çaba” tarif eden, ama tabii ille de zor ve yorucu, yıpratıcı iş… Tanrı insanı cennetten kovup, dünyaya gönderirken kadına ceza olarak “adet sancıları, erkeğe tabi olmak, yılanla düşmanlık” erkeğe ceza olarak da “yine yılanla düşmanlık, karnını doyurmak için, ekmeğini çıkarmak için toprağı kazmak zorunda kalmasını, ve her türlü meşakkatli işler” cezalarını veriyor…

Bir de Veysel şiiriyle bitirelim:
“dünyada tükenmez murat varımış
ne alanı gördüm ne murat gördüm sevdiğim
meşakkatin adın murat koymuşlar
dünyada ne lezzet ne bir tad gördüm

ölüm var dünyada yok imiş murat
gün be gün artıyor türlü meşakkat
kalmamış dünyada ehl-i kanaat
insanlar içinde çok fesat gördüm”